4 Mayıs 2015 Pazartesi

Tebessüm Sadakaydı

     Belki on saat geçmişti üstünden. Babası gitmişti, oğlum torbada ekmek var arasına üzümü kor yirsin, demişti gitmeden. Giderken bile karnını doyurmuştu oğlunun. Babalar karnımızı doyurmak için mi vardı bu dünyada? Çarşı'ya kadar inip gelirim, çok uzun sürmez demişti bir de. Çok uzun sürmez lafzından ne anlamalıydı ki. Hiç de sevmezdi göreceli cümleleri. Sonra düşündü, demek ki on saat uzun bir süre değildi.
     Babası göründü az ileriden. Elinde iki torba vardı. Ekmek arası üzümü oğlunun çok sevdiğini bildiği halde kıyamamış yemek getirmişti besbelli. Babalar gerçekten karnımızı doyurmak için mi vardı dünyada? Oğlunu gördüğünde yüzünde beliren tebessüm bambaşka bir tebessümdü babanın. O koskoca yiğit, yağız delikanlı, otorite gestaposu baba oğlunu gördü mü tebessüm ederdi, Peygamberin tebessüm etmek sadakadır deyişini işitir gibi. Oysa peygamber sadece oğlunuzu gördüğünüzde tebessüm ediniz dememişti.
     Anasının yaptığı tarhana ile kabak tatlısı getirmişti babası. ana yemek daha olmamıştı demek ki. yoksa neden getirmesindi. Hem anne oğlundan esirger miydi yemeği. Sadece kendisi olsa yemek yaparmıydı bir anne çeşit çeşit. Doymaz mıydı tek başına sahanda yumurtayla. Doyardı, doymaz olur mu. Ama evlat  işin içine girdi mi güneşin aydınlığı karanlığa terki gibi renk değiştirirdi durum.
     Büyük başlar yemeğe önce. adettendir. Afiyetle yediler yemeklerini. Baba, oğluna baktı. Bir daha tebessüm etti oğlunun yemek yiyişini izlerken. Tebessüm sadakaydı.

                                                                                                                     santo

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder