28 Şubat 2015 Cumartesi

Ham

Kapının önünde durup onu açtı ve "Anne ben çıkıyorum." dedi çocuk. "Yanarsın!" dedi annesi. "Ben aydınlık olacağım. Benimle çıkacak karanlıklar aydınlığa." dedi çocuk. Ağladı kadın. Saat, gün, hafta, ay, yıl, nehir, deniz, okyanuslarca ağladı kadın. Bütün insanlık yitti onun yaşlarıyla. "Yandım." dedi çocuk. Gökyüzünden yağan annesinin göz yaşlarına. Bir çöle bir çocuğun yüzüne düştü annesi.

Yürüyordu çocuk yağıyordu annesi. Dünya yanalı çok olmuştu, söndüremiyordu kadın. "Yavrum!" diye inledi gökler. Yüzleri bulutsuzdu. Başını kaldırmadı çocuk. Biliyordu ki yanacaktı. Bir adım daha attı "Arayacağım." dedi.

Hiçliğe denk geldi çocuk. Sendeledi. Soru sormadı cevap almadı. Saat, gün, hafta, ay, yıl, nehir, deniz, okyanuslarca bekledi çocuk. Birden kolunu kavradı gökler. Çocuğun başını göğsüne yasladı. Sıcacıktı. Saat, gün, hafta, ay, yıl, nehir, deniz, okyanuslarca ağladı. "Zaten yanacağın kadar yanmışsın, ağla," dedi gökler. "Yağıp söndür yangınını." Ağladı çocuk saat, gün, hafta, ay, yıl, nehir, deniz, okyanuslarca.


Çocuğu sandalyeye oturtup kapıyı kapadı annesi. Çocuk yanmış ağlıyordu; sesi yoktu. Gökten düşen üç elmayı getirdi kadın. Birini ateşe ötekini zamana sonuncusunu da sulara attı. Çocuğun elmaya ihtiyacı yoktu.

vangelo

27 Şubat 2015 Cuma

Pişt, Baksana Bana

Buradan sonra hayat başlar. Buradan önce hayat biter. Burası Neşet Ertaş’ın öldüğü yerdir. Burada insan zamanı avuçlarına alıp suyunu çıkartır düşüncenin. Neşet Ertaş ölmüştür çünkü ve hala onu sevmeyen insanlar vardır.

Şu kıza nasıl yaklaşabilirim acaba? Şu ya, köşede hoparlörün yanında oturan. Çok güzel, öyle ki, ben yani  hiçbir kızla bir saniyeden fazla birbirine bakamayan ben onun bana bakmasını ve göz göze gelmemizi istiyorum. Bunun bir şey değiştirmeyeceğinin farkındayım, onun adını bile öğrenemeyeceğim. Ama sanki bana bir kere baksa kendimi tamamlayacağım gibi hissediyorum. Onu  ilk defa burada gördüm ve ona dair hiçbir bilgim yok. Hiçbir fikrim dahi yok. Saçlarıyla, dudaklarıyla, gözleriyle yahut göğüsleriyle alakalı bir durum değil bu. Aldığı her nefesin beni çeken bir yanı var. İçtiği her yudumun, yuttuğu her lokmanın, her susam tanesinin. Kolunu dayadığı masaya ben de kolumu koymak istiyorum. Aşık olmadığım zaten hiç tanımadığım bu kızın, bana yemek yapmasını istiyorum. Benimle sevişmesini değil kesinlikle benimle nefes almasını arzuluyorum.

Birazdan garsonu çağıracak, bakınıyor. Eğer ondan önce çağırırsam, Faruk abiyi, çağırmak için benim masama bakmak zorunda kalacak.

-Faruk abi
-Efendim!
-Abi bir bakar mısın?
-Geliyorum şimdi. … Efendim hasan.
-Abi bana bir çay versene.
-Oğlum bir çay için mi çağırdın buraya kadar! Söylesene ordan.
-Yok abi başka mevzu var.
-Ne var lan söylesene.
-Abi dünya gerçekten yuvarlak mı?
-Ne diyorsun oğlum sen?
-Dünya, diyorum abi, gerçekten yuvarlak mı?
-Ya oğlum bir ton işim var. Dur iki dakika. Patron görse ağzıma sıçar muhabbet ettiğimi.

Bakmadı. Yeteri kadar oyalayamadım Faruk abiyi. Şerefsiz patron laf etmese oyalardım da şerefsiz işte. Adamı sabahtan akşama kadar bin liraya çalıştırıyor bir de en ufak şeyde bir ton azar çekiyor. Onun para sevdasına kız masaya bakmadı anasını satayım. Ulan para çok kahpesin.

Yan masası boş, oraya mı geçsem acaba. Ama şimdi öyle sebepsiz yere kalkıp oraya geçmek de olmaz ki. Burası da çok uzak ama. Ne yapsam ya? Hayır geçmek için en ufak sebep olsa geçeceğim de işte yok. Neyse burası iyi durayım burda.

Kalkıp gitsem acaba geçer mi bu his? Onu ilk defa burda gördüm ve onu gördüğümden beridir sürüyor bu. Acaba kadrajımdam çıksa geçer mi? Yalnız burada olduğunu biliyor olacağım. Nerde olduğunu bilirsem bu sefer de bakması için olduğu yere gitmek isterim. Benim gitmem çözüm değil onun gitmesi lazım. Acaba benden önce kalkarsa takip falan eder miyim? Hayır ya, etmem. Öyle alışkanlıklarım yoktur. Heralde. Bilmiyorum hiç yaşamadım ki böyle bir şey ben. Tecrübesizlik kötü bir şey. Ne yapacağını bilemeden kalıyorsun mal gibi. Bak şimdi birine yalan söylemem gerekse böyle kalmam. Ama tecrübe olmayınca kalıyorsun işte. Bana bakması lazım. Çok zor bir şey değil ki bu. Benimle evlenmesini istemedim ya, yahut benimle birlikte olmasını. Bir kere baksın yeter. Biraz daha bakmazsa aslında yok olduğumu düşüneceğim. Bir insan var olan bi şeye bu kadar kayıtsız kalamaz ki. Ben gittiğim bir yerdeki bütün insanlara en azından bir kere bakarım. Hiçbir sebebi yoksa acaba tanıdık kimse var mı diye herkese bakarım. Yoksa bu kadar kayıtsız oluşundan mı istiyorum bunu. Olabilir, sebebi umurumda değil. Niye bakmıyor?

Hazırlanmaya başladı, gidecek. Peki ben neden ayaklandım? Hayır oturmalıyım. Niye? Montumu giyiniyorum. Onun çok fazla eşyası yok, hazır bile. Adisyonu arıyor. Hızlı davranmalı mıyım? Takip mi edicem onu? İyi de ben öyle bir insan değilim ki? Adisyonu da aldım, bir şey unuttum mu diye bakıyorum. Hasan, otur oturduğun yere. Ama bakmadan gidiyor. Gidemez ki. Göz göze gelmeden kaybedemem ki onu. Peşinden iniyorum. Biri beni durdursun, Faruk abi tut beni, duymadı bile. Acaba içimden mi söyledim bunu? Hesabını ödüyor, hemen yanındayım ama hala bakmadı. Harbiden yok muyum ben? Çıkıyor, adisyonu ve paramı verip çıkışa yöneliyorum.

-Hasan, naber la?
-Kardeşim, iyilik senden? (Uzaklaştı, ışıklarda bekliyor. Karşıya geçecek. Yetişebilir miyim?)
-İyi ya, hayırdır acelen mi var senin gözün dışarda. Tutmayayım istersen?
-Yok be oğlum, ne acelesi. Neyse oturalım mı?
-Kalkmamış mıydın sen?
-Canım sıkılmıştı. Otururum şimdi senle.
-Eyvallah.
-Hadi hacı geçelim. (Gözden kayboldu.)
-Nereye oturalım?
-Köşeye, hoparlörün yanına geçelim mi?

kirve

25 Şubat 2015 Çarşamba

Bir Başka Yarında Görüşmek Dileğiyle

"bir küçük JV misali"

Demirden pençeleri vardı adamların
Kalplerinde alçak dövmeleriyle
Demirden pençeleri olan adamlar
Bir yük gemisini andırırdı adeta
Paslı, eski ve megaloman

Yarından başka umudu olmayan insanlar vardı
Hayatın patojeni olan insanlar,
Demir pençeleriyle umudu çaldı
Yarınlara bulandı gökyüzü
İkindinin pembeliği ondandır...

santo

15 Şubat 2015 Pazar

Taciz Ateşi

-Allah Özgecan Aslan'a rahmet eylesin.

Ben gökyüzüydüm ve
Yeryüzüne bir parça daha cehennem doğarken
Haset olup
Kin, nefret ve merhamet olup
Ahşabın teninde is bıraktım
Kapkara bulutlar alçaldı benden
Adilerin piç kalplerine doğru
Damlalarım toprakla güreşti
O vakit bir ceset kımıldandı hepsi adına
Aktan karaya kavrulan derisinde
İffetini korumak için alınan
Birkaç bıçak darbesi
Acı sonunda aldığı nişanesinden Özge*
Bir başka şeyin de habercisi

Üç yavşak birlikte
Birer insandılar alçaldılar
Esfeli safilin bile zirve kaldı
Hutame benim değil ama
Bir cana kıyan elleri
İnşallah Rabb'im oraya sakladı


vangelo
*(TDK) özge: başka